Yanlış Beslenme Alışkanlıkları Yaşam Süresini Kısaltıyor mu?

Dash Diyeti


Yanlış Beslenme Alışkanlıkları Yaşam Süresini Kısaltıyor mu?

Medyada son zamanlarda “Yanlış beslenme alışkanlıkları ömrü kısaltıyor”, “Yanlış beslenme hipertansiyon kadar zararlı”, “Yanlış beslenme her 5 ölümden 1’inin sorumlusu” başlıklı haberler geniş yer buluyor. Bu haberler Lancet Dergisinde son dönemde yayınlanmış olan Global Hastalık Yükü çalışması için yapılan analiz çalışmasından kaynak alıyor. Bu çalışma, beslenme alışkanlıklarının bulaşıcı olmayan hastalıkların oluşumuna katkısını ve bu hastalıklardan kaynaklı ölüm oranlarına etkisini belirlemeyi amaçlıyor1.

Çalışma hangi yöntemle gerçekleştirildi?

Çalışmada, Global Hastalık Yükü, Yaralanmalar ve Risk Faktörleri Çalışmasının bir parçası olarak 195 ülkede 25 yaş üstü bireylerin 15 besin ve besin öğesini alım durumları belirlenerek, beslenme ile ilgili faktörlerin hastalık risklerini nasıl etkilediğine bakılmış. Bunun için 24 saatlik besin tüketim kayıtlarından ve daha önce yayınlanmış çalışmalardan elde edilen risk oranlarından yararlanılmış.

Çalışmada diyet ve sosyoekonomik gelişme arasındaki ilişki ile zaman içinde beslenme kaynaklı hastalık yükündeki değişimler de incelenmiş, bunun için 1990-2017 yılları arasında beslenme ilgili faktörlerin hastalık yükü üzerindeki etkisiyle ilgili pek çok çalışma ve veri tekrar analiz edilmiş.

Çalışmanın sonuçları ne söylüyor?

Çalışma sonuçları 2017 yılında küresel çapta neredeyse tüm besin ve besin öğelerinin tüketiminin yetersiz kaldığını ortaya koyuyor. Enerji ve besin ögeleri arasında optimal alım düzeyi ile mevcut alım düzeyi arasında en fazla fark olan besinler sert kabuklu yemişler/yağlı tohumlar, süt ve tam tahıllılar olarak belirtiliyor. Bu besinlerin tüketimi dünya genelinde ihtiyacın altında çıkarken, kırmızı et tüketiminin ise ihtiyaç olan miktardan %18 daha fazla olduğu öne çıkıyor. Sonuçlar, en fazla trans yağ alımının ise Kuzey Amerika gibi sosyoekonomik düzeyi yüksek bölgelerde gerçekleştiğini de ortaya koyuyor.

Çalışma, dünya genelinde, 2017 yılındaki 11 milyon ölümden beslenme alışkanlıklarına bağlı risk faktörlerinin sorumlu olduğunu, beslenme ilgili faktörlere bağlı ölümlerin en çok kalp ve damar hastalıklarından kaynaklandığını, bunu kanser ve tip 2 diyabetin izlediğini söylüyor.

Çalışmaya göre yine beslenme alışkanlıkları ve sosyoekonomik düzey arasındaki ilişkiye bakıldığında ise beslenme ilgili faktörlerden kaynaklı ölümlerin en fazla düşük ve orta gelirli ülkelerde meydana geldiği görülüyor. Tarihsel olarak bakıldığında ise 1990’dan bu yana beslenme ile ilgili risk faktörlerinden kaynaklı ölümlerin giderek arttığı ortaya konuyor.

Çalışmanın sonuçları nasıl yorumlanmalı?

Araştırmacılar diyetin geliştirilmesiyle küresel çapta gerçekleşen her 5 ölümden birinin önlenebileceğini vurgulamaktadır. Ayrıca beslenme alışkanlıklarının; yaş, cinsiyet, yaşanılan bölgenin sosyodemografik seviyesi fark etmeksizin tüm insanları etkilediği de gösterilmiştir.

Tüm bu bilgiler doğrultusunda, kolayca değiştirilebilir olan beslenme ile ilgili risk faktörlerin önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Geçtiğimiz 20 yıl boyunca beslenmeyle ilgili odak noktası faktörler şeker, yağ ve sodyum olmuştur. Ancak bu çalışmada küresel çapta ölümlerle ilişkili bulunan başlıca beslenmeye bağlı risk faktörleri ise yüksek sodyum tüketimi, düşük tam tahıllı, meyve -sebze, yağlı tohum ve omega-3 yağ asitleri tüketimi olmuştur. Bu nedenle bu besin gruplarının üretimlerini, dağılımlarını, erişilebilirliklerini artıracak, tüketimlerini yeterli seviyeye getirmeyi sağlayacak politikaların uygulanması toplum sağlığına daha fazla yarar sağlayabilir.

Değinilmesi gereken diğer bir konu da diyetin çevresel etkileridir. Geçtiğimiz on yılda, sebze ve meyve tüketiminin arttırılmasıyla ve hayvansal gıdaların tüketiminin dengelenmesiyle, sera gazı emisyonlarının azaltabileceğini gösteren bulgular da bulunmaktadır.

Sonuç ve Öneriler
  • 1. Çalışmanın sonuçları, beslenme düzeninde sınırlandırılması gereken besin ve besin öğelerine odaklanmanın sağlığı korumak ve sürdürmek için yeterli olmadığını göstermektedir. Sağlığı geliştirmek için tüm besin ve besin öğelerine diyette yeterli ve dengeli miktarda yer verilmesi de çok önemlidir.

  • 2. Yakın zamanda yapılan bir başka çalışmayla da kanıtlandığı üzere özellikle tam tahıllıların, sebze-meyvelerin ve omega-3 kaynağı besinlerin tüketiminin artırılması, tuz tüketiminin azaltılması pek çok ölümün önüne geçilmesi için elzemdir2.

  • 3. Dünya Sağlık Örgütü, yeterli ve dengeli beslenmenin parçası olarak günde en az 400 gram (5 porsiyon) meyve ve sebze tüketilmesini önermektedir3. Meyve- sebzeler vitaminler, mineraller ve posa dışında polifenol adı verilen besin bileşenleri de içermektedir.
    Polifenollerden en iyi şekilde yararlanılabilmesi için gün içinde farklı renklerde meyve -sebze tüketilmesine, çeşitlilik sağlanmasına özen gösterilmelidir.

  • 4. Omega-3 yağ asitleri vücut tarafından üretilemeyen, sağlıklı beyin gelişimi ve bilişsel işlevlerin sürdürülmesi için önemli olan yağ asitleridir. Omega-3 yağ asitlerinin kalp-damar hastalıklarına karşı da koruyucu olduğunu gösteren pek çok çalışma vardır4. Haftada 2 kez somon, uskumru, istavrit, hamsi gibi yağlı balıkların tüketilmesi ve ceviz, keten tohumu gibi diğer omega-3 kaynaklarına diyette yer verilmesi önerilmektedir.

  • 5. Yeterli ve dengeli beslenmede tüm bu önerileri bir araya getiren ve sağlığa katkıları pek çok çalışma ile kanıtlanmış olan diyet modeli Akdeniz Diyeti’dir. Akdeniz Diyeti genel olarak taze sebze ve meyveler, sert kabuklu yemişler ve tam tahıllar gibi bitkisel kaynaklı besinler ile ve yemeklik yağ olarak zeytinyağının ağırlıklı tüketildiği, hayvansal kaynaklı besinlerdense balık ve beyaz etlerin ve süt ürünlerinin (çoğunlukla yoğurt ve peynir) orta düzeyde, kırmızı ve işlenmiş etlerinse dengeli miktarda tüketildiği bir beslenme modelidir5,6.

  • 6. Akdeniz Diyetini bir beslenme alışkanlığı haline getirmek, aynı zamanda beslenmenin sürdürülebilir olmasını da sağlamış olacaktır. Beslenmede hayvansal kaynaklı gıdaların tüketiminin dengelenerek, bitkisel kaynaklı gıdaların çeşitlendirilerek beslenme düzenine dahil edilmesi, başta su ve arazi kullanımı olmak üzere pek çok çevresel fayda sağlayacaktır7.

Kaynaklar

  • 1. Afshin A, Sur PJ, Fay KA, et al.”Health effects of dietary risks in 195 countries, 1990-2017: a systematic analysis for the Global Burden of Disease Study 2017.” Lancet,2019, doi:10.1016/S0140-6736(19)30041-8


  • 2. Wang, Dong D, et al. “Global Improvement in Dietary Quality Could Lead to Substantial Reduction in Premature Death.” The Journal of Nutrition, 2019, doi:10.1093/jn/nxz010.


  • 3. http://www.who.int/mediacentre/factsheets/fs394/en/


  • 4. Rimm EB, Appel LJ, Chiuve SE, Djousse L, Engler MB, Kris-Etherton PM, Mozaffarian D, Siscovick DS, Lichtenstein AH; American Heart Association Nutrition Committee of the Council on Lifestyle and Cardiometabolic Health; Council on Epidemiology and Prevention; Council on Cardiovascular Disease in the Young; Council on Cardiovascular and Stroke Nursing; Council on Clinical Cardiology . Seafood long-chain n-3 polyunsaturated fatty acids and cardiovascular disease: a science advisory from the American Heart Association. Circulation. 2018;138(1)


  • 5. Willet WC, et al., (1995) Mediterranean diet pyramid: a cultural model for healthy eating The American Journal of Clinical Nutrition, 61(6), 1402S–1406S.


  • 6. Martinez-Gonzalez, M.A, et al. (2009) Mediterranean food pattern and the primary prevention of chronic disease: recent developments. Nutrition Reviews, 67, 111-116.


  • 7. Lawrence M, Burlingame B, Caraher M, Holdsworth M, Neff R, Timotijevic L . “Public health nutrition and sustainability. ”Public Health Nutr,2015; 18:228792,doi:10.1017/S1368980015002402


  • pmid:26344034

Paylaş

Sabri Ülker Vakfı